25 Mayıs 2012 Cuma



BİRAZ DÜŞÜNMEYE NE DERSİNİZ?

1-Uzadıkça kısalan şey nedir?
2-Ali, sepetteki elmaların yarısını ve bir yarım elmayı Ayşe’ye; sonra kalan elmaların yarısını ve bir yarım elmayı Ahmet’e ve yine kalan elmaların yarısını ve bir yarım elmayı da Hasan’a veriyor. Sonuçta sepette sadece bir elma kaldığına göre başlangıçta kaç elma vardı?
Not
: Elmalar bölünmeden paylaşılıyor.
3- Bir avcı otobüse binmek ister. Yalnız, otobüse boyutları en fazla 1mt. olan eşyalar alınmaktadır. Avcının tüfeği ise 1,5 mt.dir. Tüfeğin şeklini bozmamak şartı ile otobüse nasıl biner?
4-Bir tabakta 7 tane portakal var. Bu portakalları, 7 çocuğa birer tane bütün portakal vererek paylaştırın ve hâlâ tabakta bir portakal kalsın?
5- Dünyanın çevresini ekvatordan geçecek şekilde bir ip ile bağladığımızı kabul edelim.(yaklaşık 40 bin km.) Bu ipi her noktadan 1mt. havada tutabilmek için, ne kadar daha ip ilave etmeliyiz?
6- 6 adet kibrit çöpü ile 4 adet ‘eşkenar üçgeni’ nasıl elde edebiliriz?
7- Bir duvarın üzerinde 5 adet kuş duruyor. O sırada oradan geçmekte olan bir avcı, tüfeğini ateşleyip ikisini vuruyor. geriye kaç kuş kalır? (Cevap ‘hiç’ değil) http://ufoss.com
8-İki kişi yolda karşılaşıyorlar. Küçük olan, Büyüğün öz oğludur. Ancak büyük olan küçüğün babası değildir. Bu nasıl olur?
9- Bir çocuk, 7 elmanın ikisi hariç hepsini yerse, kaç elma kalır?
10- Bir satranç tahtasında kaç tane ‘kare’ vardır? ( 64 değil !)
11- Yılın kaç ayında ‘otuz’ gün vardır?
12- Ali ile Veli 100 metre yarışı yapıyorlar. Ali, Veli’yi 5 metre farkla geçiyor. Yani Ali yarışı bitirdiğinde Veli 95. metrededir. Tekrar yarışmaya karar veriyorlar. Fakat bu sefer Ali, başlangıç çizgisinden 5 metre geriden başlıyor. Aynı hızla koştuklarını kabul edersek bu yarışı kim kazanır?
13- B – İ – Ü – D – ?
Soru işareti yerine hangi harf gelmelidir?
14- A, B, C, D VE E birbirlerinden ve sıfırdan farklı tamsayılardır.
ABCDE x 4 = EDCBA ise A=? B=? C=? D=? E=?
15- 2 + 2 + 2 = 244 Bir işareti değiştirerek eşitliği sağlayın.
16- Bir tüccar, sattığı mala %10 zam yapar. Ancak zamdan sonra satışlar düşmeye başlar. Fiyatı, yeni fiyatın %10 altına çeker. İlk duruma göre kârda mıdır, zararda mıdır?
17- Üç kedi, üç fareyi üç dakikada yakalarsa dokuz kedi, dokuz fareyi kaç dakikada yakalar?
18- 2 – 8 – 18 – 32 – 50 – ? http://ufoss.com
19- Bir tartı aletinde iki kutu ayrı ayrı tartılıyor. İlk kutu 5kg, ikinci kutu da 6kg geliyor. İki kutu beraber tartıldığında ise ibre, 12kg’ı gösteriyor. Yanlış tartıldığı belli olan kutuların gerçek ağırlıkları nedir?
20- Bir kalem ve bir silginin toplam fiyatı 110 TL’dir. Kalem, silgiden 100 TL daha pahalı olduğuna göre herbiri kaçar liradır? (Cevabı akıldan veriniz)


HİÇ DUYULMAMIŞ BİTKİLER VE FAYDALARI

Londra Üniversitesi şifalı ot rehberi hazırladı. İşte hepsi Türkiye'de yetişen otlar ve kanserden kalbe, SARS'a kadar iyi geldiği hastalıklar...

ADAÇAYI: Batı ve Güney Anadolu'da yetişir. Dişeti, yutak ve bademcik iltihaplarında gargaradır. Aşırı terlemeyi durdurur.
Mideyi ve bağırsakları rahatlatır. Kramp çözücüdür, ishalde çok rahatlatıcıdır.


ALIÇ: Batı ve Güney Anadolu'da yetişir. Kalp ritmi bozukluğu, çarpıntı, kalp yetmezliği, ağır enfeksiyon sonrası kalp kasları zafiyeti, kalp krizi sonrası yüksek kan basıncı ve damar sertliğinde kullanılır.


ALTINBAŞAK: Marmara, Ege ve Akdeniz'de yetişir. Üst solunum yolları, böbrek ve idrar yolları iltihabı, yaraların iyileşmesinin hızlandırılması, egzama, romatizma, deri ve karaciğer sorunları, astım ve boğmacada kullanılır. Kanı temziler.


ANASON: Her bölgede yetişir. Karın ağrısı ve bağırsak kolitlerini yatıştırır, gaz söktürür. İştah açar. Bronşit ve solunum yolları iltihabına karşı kullanılabilir. Anne sütünü ve regl kanamasını artırır.


ARSLANKUYRUĞU: Ege, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde yetişir. Kalp ve kan dolaşımı tedavilerinde, regl sorunlarında kullanılabilir. Gerginlikten geciken regl kanamasını tedavi eder. Kalbi güçlendirir.


ATKUYRUĞU: Nemli toprak ve su kıyısında yetişir. Bedende biriken sıvıları organizmanın mineral dengesini bozmadan atar. Tüm deri hastalıklarında ve geç iyileşen yaralarda kompres olarak kullanılabilir. Çocukların uykuda idrar kaçırmalarına karşı çay kürü gibi uygulanır. Prostat büyümesi ve iltihabına karşı kullanılabilir.


REZENE: Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişir. Bebek mamalarına rezene çayı karıştırıldığında gaz sancıları yaşanmaz. Yorgun, iltihaplı veya iyi göremeyen gözler, rezene çayı ile yıkanabilir, buğu yapılabilir.


KARA HİNDİBABA: Kurak olmayan bölgelerde yetişir. Şeker hastalığına iyi gelir. Safrakesesi taşının oluşumunu engeller. Güçsüz, bitkin kişilere güç kazandırır.


CİVANPERÇEMİ: Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yetişir. Yüksek ateşe karşı bedeni destekler. Yüksek kan basıncını düşürür. Regl dönemi ağrılarının giderilmesine yardımcı olur. Mide, bağırsak ve safrakesesi rahatsızlıklarında mayıs papatyası ve nane ile eşit karıştırılarak kullanılır.


KURTPENÇESİ: Kuzeydoğu Anadolu'da yetişir. Karaciğer hastalıkları, üriner ve cinsel sistem hastalıkları, sindirim ve solunum sistemi hastalıkları, toplardamar hastalıkları ve iltihaplı yaralara iyi gelir.


ÇOBANÇANTASI: Kurak olmayan bölgelerde yetişir. Burun, mide, bağırsak, böbrek ve düzensiz dölyatağı kanamalarına karşı kullanılır. Ayrıca iç organ kasları gevşekliğinin tedavisinde de kullanılır.


KANTARON: Bol güneşli alanlarda yetişir. Sinirsel rahatsızlıklara, korku, gerginlik, uykusuzluk ve depresyona karşı kullanılır. Dudak uçuğu, suçiçeği, bel ve sırt ağrılarına karşı çayı iyi gelir.


DEVEDİKENİ: Her bölgede yetişir. Karaciğer yağlanmasında doku yenileyici etkiye sahiptir. Hepatit ve sarılığa karşı tohum çayı ve karışımları kullanılabilir.


EBEGÜMECİ: Her bölgede yetişir. Kabızlığa karşı çok yararlıdır. Kırıklardan ve damar iltihabından kaynaklanan yaraların, çıbanların, şiş ayak ve ellerin tedavisinde banyo katkısı olarak kullanılabilir.


PELİNOTU: Kuzey İç ve Güney Anadolu'da yetişir. Mide duvarı ve safra yollarının esnekliğini artırır. İştah açar, nekahet dönemlerinin kısalmasını sağlar. Savunma gücünü artırır.


KEDİOTU: Doğu Anadolu'da yetişir. Korku, stres ve sinirlilik belirtilerinde büyük yarar sağlar. Sinirsel çarpıntı, mide şişkinliği, migren, kalp ağrılarına iyi gelir.


ISIRGAN: Her bölgede yetişir. Çayının idrar söktürücü, ödem çözücü, kan temizleyici, demir eksikliğini giderici, kan yapıcı etkisi vardır. Kökü prostat büyümesini engeller. Tohumu, organizmayı uyarıcı, güçlendirici ve savunma sistemini destekleyici özelliğe sahiptir.


KUŞBURNU: Güney Anadolu'da yetişir. Enfeksiyonlara ve soğuk algınlıklarına karşı bedenin savunma sistemlerini güçlendirir. Böbreküstü bezlerini olumlu etkiler.


ÖKSEOTU: Her bölgede yetişir. Yatıştırıcıdır. Kulak çınlamasına, sara hastalığına iyi gelir. Tümörlerin gelişimi ökseotu karışımlarıyla kontrol altına alınabiliyor.


OĞULOTU: Akdeniz Bölgesi'nde yetişir. Sindirim sistemindeki tüm kramplara ve gaz şişkinliği ile ilgili problemlere karşı etkilidir. Yüksek kan basıncını düşürür.


PAPATYA: Her bölgede yetişir. Bebeklerin ve küçük çocukların koruyucusudur. İltihap çözücü, kramp çözücü, yatıştırıcı ve gaz söktürücüdür. Yağı rahatlatıcı etki sağlar.


SİVRİ YAPRAKLI OT: Nemli bölgelerde yetişir. Akciğer ve bronşit hastalıklarında antibiyotik etkisi gösterir. Böcek ısırıklarına iyi gelir.

20 Mayıs 2012 Pazar

 
 
İKİ ŞEY...
Iki sey 'Kalitesiz Insan'ın ozelliğidir :
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu

İki Şey çözüm...süz görünen problemleri bile çözer :
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:
1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden gecirmek
2- Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalığğı)
2- Kendini ağıra satmak (ovmek, vazgeçilmez göstermek)
İki şey insanı 'Nitelikli İnsan' yapar :
1- İradeye hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak

İki şey 'Ekstra Değer' katar :
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır :
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik

İki şey kasıf yapar :
1- Nitelikli çevre
2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar :
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak
İki şey başarının sırrıdır :
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek
İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır :
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır :
1- Sorunun değil, çözümün parcası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklıı) bakışş açısıyla yaklaşabilmek


İki şey gelişmeyi engeller :
1- Aşırılık (mubalağa, abartı, ifrat, tefrit)
2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir :
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1- Anne
2- Baba

İki şey geri alınmaz:
1- Geçen zaman
2- Söylenen söz

İki şey gerçek sondur:
1- Cennet
2- Cehennem
İki şey ulaşmaya değerdir:
1- Sevgi
2- Bilgi
İki şey "hayatta önemli olan her şey" içindir :
1- Nefes alabilmek
2- Nefes verebilmek
 Bunları Biliyor musunuz ?…


* Mayıs sineklerinin yaşam süresi yalnızca birkaç saattir.
* Bir istiridye türü yüz yıldan daha uzun yaşayabilir.
* Uğur böcekleri sadece siyah ve kırmızı renkte değildirler, 5000 ayrı renkte olanı vardır.
* Güneş ısı verdikçe küçülür. rn
* Güneş ışıklarının çok az bir kısmı bizim gezegenimize gelir.
* Dünyaya gelen ısı ve ışığın bir kısmı yansıyarak geri döner.
* Bir insanın çevreye yaydığı ısı 200 vatlık (wattlık) bir lambanın çevreye yaydığı ısı
ile eşittir.
* İnsan vücudu besinleri yakarak sürekli ısı üretir.
* Işık saniyede yaklaşık 300 000 km yol alır.
* Hava sıcaklığına göre hızı değişen ses 0 santigrat derecede saniyede 331 m, 20 santigrat derecede saniyede 344 m hıza sahiptir. rn
* Akrepler ve bazı örümcekler yavrularını sırtlarında taşırlar.
* Çiftleşme sonucu dişi akrep erkeğini yer. rn
* 3 hafta süreyle buz kalıbında dondurulan bir akrep buz eritildiğinde yürüyüp normal hayatına devam eder. rn
* Akrepler 1 sene aç ve susuz yaşarlar. Kopan organları yeniden ortaya gelir. Radyasyona çok dayanıklıdır. rn
* Akrep ve örümcekler görmekten çok dokunma ve duyu organı olanbir çift tarağını hassas bir radar gibi kullanırlar. Avlarının yitreşimini hissederek yerlerini tesbit ederler.
* Örümcek ağlarının ipleri çelikten sağlamdır. Güney Pasifikte yaşayan bir cins iri örümcek ağı, balak avında kullanılır. rn
* Örümcek ağı çelikten 5 kat daha sağlamdır. rn
* Bir örümceği bir insan boyuna gelecek kadar büyültürsek bu örümceğin yaptığı ağ 150 metre olur ve bu ağ bir Jumbo jeti bile durduracak güçte olur. rn
* Örümcek ağından çelik yelek yapılır.
* Kangurular bir sıçrayışta 3 - 4 metre uzağa sıçrayabilirler. rn
* Kaplumbağalar hiçbirşey yemeden 3-4 yıl dayanabilirler. rn
* Bir bal arısı, bir çorba kaşığı bal yapabilmek için 4200 çiçeğe konar. rn
* Dünyada yaklaşık 75 milyon at vardır ve bu hayvanların ortalama 40 yıl yaşar rn
* Ünlü besteci Beethoven'in son bestesini, sağır olarak yaptığını...
*Paris'teki Versailles Sarayı'nın 1300 odası olduğunu ve hiç tuvaletinin olmadığını...
* Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplayacağını...rn
*Eyfel kulesinin yapımında toplam 6400 ton ağırlığında 18.100 adet demir parçası kullanıldığını...
*Süleymaniye camiinin 4 minaresi olmasının sebebinin, Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefenin de Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işareti anlamına geldiğini...
*Bir insandaki toplam damar uzunluğunun 150 bin km. ve dünya ile güneş arasındaki mesafenin de 150 milyon km. olduğunu...
* Osmanlı sultanlarının ve bazı alimlerin başlarındaki kavukların, kefenlerinden oluştuğunu, sık sık ölümü hatırlayıp ona göre karar verdiklerini, ayrıca öldükleri zaman hemen başlarındaki kefenle defnedildiklerini...


*Bir futbolcunun topa her kafa vuruşunda, beyninden 1000(bin) hücrenin öldüğünü...
*Ortalama bir insanda 30.000-100.000 adet saç olduğunu, hergün yaklaşık 100 tanesinin döküldüğünü...
*İnsan vücudunun her 7 yılda -ölen hücrelerin yerine yenisi gelerek- tamamen yenilendiğini...
*Amerikan halkının `'ının ülkelerini, dünya haritasında bulamadıklarını...
*Dünyaya her yıl düşen yağış miktarının eşit olduğunu...
*Beşiktaş kulübünün kuruluşundaki Kırmızı-Beyaz renklerinin, Balkan savaşındaki mağlubiyetten sonra Siyah-Beyaz olarak değiştirildiğini...
*Galatasaray kulübünden, yıllar önce bir grubun ayrılıp 'Güneşspor' u kurduğunu..
*Fenerbahçe Kulübünün ilk adının 'Siyah Çoraplılar' olduğunu...
*İbni Sina'nın göz ameliyatı yaptığını...
*17 Ağustos 1999'da sabaha karşı 02:58 civarı 7.4 şiddetinde, gece büyük bir deprem yaşadık. Kur'an-ı Kerim'in 7inci (A'raf) suresinin 4üncü ayetinde sanki bu depremin anlatıldığını... ("Biz nice memleketler halkını helâk ettik ki onlara azabımız, gece yatarlarken, yahut göndüz istirahat ederlerken gelmişti" Kur'an-ı Kerim(7/4))
*Ünlü besteci Beethoven'in son bestesini, sağır olarak yaptığını...
*Paris'teki Versailles Sarayı'nın 1300 odası olduğunu ve hiç tuvaletinin olmadığını...
*Bir çift sineğin sadece nisan-mayıs aylarında bıraktıkları yumurtaların tamamından sinek çıksa idi, dünyayı 14 metre kalınlığında bir sinek tabakası kaplayacağını...
*Eyfel kulesinin yapımında toplam 6400 ton ağırlığında 18.100 adet demir parçası kullanıldığını...
*Süleymaniye camiinin 4 minaresi olmasının sebebinin, Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefenin de Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işareti anlamına geldiğini...
*Bir insandaki toplam damar uzunluğunun 150 bin km. ve dünya ile güneş arasındaki mesafenin de 150 milyon km. olduğunu...
*Osmanlı sultanlarının ve bazı alimlerin başlarındaki kavukların, kefenlerinden oluştuğunu, sık sık ölümü hatırlayıp ona göre karar verdiklerini, ayrıca öldükleri zaman hemen başlarındaki kefenle defnedildiklerini...
*Bir futbolcunun topa her kafa vuruşunda, beyninden 1000(bin) hücrenin öldüğünü...
*Ortalama bir insanda 30.000-100.000 adet saç olduğunu, hergün yaklaşık 100 tanesinin döküldüğünü...
*İnsan vücudunun her 7 yılda -ölen hücrelerin yerine yenisi gelerek- tamamen yenilendiğini...
*"Kağıt icat edildi, paranın kağıt olması yüzyıllar sürdü."

*Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir ?
Bu şarkı "Happy birthday to you" dur. Şarkının asıl kaynağı Amerikalı iki kız kardeşe aittir. Orijinal adı "Good Morning to All" yani "hepinize günaydın"dır. Daha sonra güftesi değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat telif hakkı kardeşlere aittir, onlardan sonra da Warner/chappel müzik şirketine geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır.

*Mezara niçin çiçek konulur ? İlk olarak Mısır Firavunu Tutamkamon' nun milattan önce 1346 da öldüğünde mezarının çiçekten taçlarla kaplandığı saptanmıştır. Kuzey Avrupa da ise M.Ö 2000 yıllara kadar mezara çiçek konduğu belirlenmiştir. O zamanlarda bu çiçeklerin amacı iyi ruhları çekme, kötü ruhları kovma amacıylaydı. Sonradan ise asıl amaç cesetler çürürken çıkan kokuyu kamufle etme amacını taşır. Servi ağacı da bu nedenle mezarlıklarda kullanılır. Ağacın yaprakları rüzgarı önler, kendine özgü ferah kokusu vardır. Cenaze törenlerinde siyah giyinmenin amacı da mezarlıklarda hayaletlerden sakınmak amacı taşımaktadır.

*İnsanlar saatlerini niçin sol kollarına takarlar ? Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi yoksa insanların çoğu saatlerini sol kola takar. Çünkü çoğunluk sağ elini kullanmaktadır ve bu kolun daha hareketli olması nedeniyle saatin bir yerlere çarpıp zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten saatin kurma düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati kurmak istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.

*Satrançta şah niçin o kadar pasiftir ?Çünkü şah koruma altındadır. Zaten satrançta amaç şahı almaktır. O yüzden bütün taşlar onu korumakla görevlidir. Vezir ise başkumandan gibi şaha yardım eder. İleri geri, çapraz her yöne gidebilir. Batıda vezire Kraliçe adı verilmiştir. Bununla Kraliçe'nin Kralın en büyük desteği olduğunu işaret etmektir. Satranç 6. yüzyılda Hindular tarafından oynanmaya başlanmış, oradan dünyaya yayılmıştır.

*Bir hafta niçin 7 gündür ? Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısının 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da

*Niçin otellerin kapıları döner kapıdır ?
Döner kapıların tek amacı enerji ve yer tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini engeller. Üstelik tüm bu işlev kapı çapı kadar yer alır.


*Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar ? Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde ya da bir bardakta üst üste duran buzların her biri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu noktada çok küçük kısım erir. Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışçasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.

*Neden evlilik yüzüğü yüzük parmağına takılır biliyor muydunuz ?Evlilik yüzüğü neden hep aynı parmağımızdadır da, neden
işaret parmağı baş parmak ya da serçe parmak değil de neden yüzük
parmağı...
Evlilik yüzüğünü ilk defa eski mısır prensesi nefertiti takmıştır...o yıllardaki
Tıbbın ne kadar ilerde olduğu ayrı bir tartışma konusudur ama yüzyıllar
Sonra anlaşılmıştır ki direk kalbe giden tek damar evlilik yüzüğünü taktığımız Parmaktadır..
Başka hiç bir parmağımızdan direk kalbe giden bir damar yoktur...



►Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, mide...de mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini…

►Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını…

►Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla duraksadığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu..

►Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına neden olarak, kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğini…

►Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini..

► Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp sıcak sudan dolayı genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğünü önlediğini ve savunma mekanizmasını güçlendirdiğini…

►Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona neden olduğunu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (ör: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın (ör: teheccüd namazı) vazodilatasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini…


►Bütün bunların, 1500 sene evvel Peygamberimiz (sav) in yaptığı ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu biliyormuydunuz...?



18 Mayıs 2012 Cuma

KÖMÜR ELMAS VE İNSAN

Dünyanın sahip olduğu bütün fizikî ve kimyevî şartlar, canlı hayatını sürdürecek şekilde yaratılmıştır. Yerküremizin kâinat içerisindeki konumu; ısı, ışık, su ve hava gibi unsurlar, canlıların ihtiyaç duyduğu özelliklere sahiptir. Makro âlemdeki bu mükemmeliyet, mikroskoplarla görülebilen element ve moleküller âleminde de geçerlidir. Yerkabuğunun yaklaşık % 0,2'sini meydana getiren karbon atomu, elementler arasında çok özel bir yere sahiptir. Bütün canlı maddeler karbon esaslı bileşiklerden, moleküllerden meydana gelir. Bileşiklerin % 94'ü -yani 4 milyondan fazlası- karbon atomu ihtiva eder. Belirli karbon bileşikleri, canlılardaki maddenin yaklaşık % 18'ini oluşturur. Geri kalanı çoğunlukla sudur. Bu bileşikler, hücre yapımında yapıtaşları olarak kullanılır.

Hayatın dayandığı temel fonksiyonları yerine getirmek için yeterli çeşitlilikte ve karmaşıklıkta düzenlemeler oluşturarak başka elementlerle birleşme özelliği, yalnızca karbonda vardır. Karbon atomları, zincir halkalarını birbirlerine bağlayarak zincir oluşturdukları gibi, birbirleriyle kimyevî bağ yaparak çok kolay zincir oluşturur. Diğer elementlerin, hiçbirinin böyle bir özelliği yoktur. Düz bir çizgi şeklinde olan bu zincirler, dallanabilir ve halka oluşturmak üzere kapanabilir. Halkalar üç, dört, beş, altı ve daha fazla karbon atomundan oluşan çokgenlerdir. Bu sayededir ki karbon; yediğimiz gerek hayvanî gerekse nebatî gıdalardan, giydiğimiz elbiseler ve ayakkabılara, enerji sektöründe kullandığımız fosil yakıtlardan mutfak ve mobilya malzemelerine, asfalttan deodorant ve klimalarda kullanılan itici gazlara, ilâçlardan kimyevî maddelere varıncaya kadar pek çok şeyin temelinde olan bir elementtir.

Karbonlu bileşikler oluşabilmesi için gerekli sıcaklık aralığı –20 ile 120 °C'dir. Karbon bileşikleri –20 °C'de donmaya, 120 °C'de parçalanmaya başlar. Olağanüstü sıcaklık ve dondurucu soğuklar barındıran uzayda, karbonun bileşikler oluşturmasını sağlayacak tek sıcaklık aralığı Dünya'da mevcuttur ve bu son derece hassas bir sıcaklık aralığıdır. Bir kıyas yapmak gerekirse, Güneş Sistemi'nde Dünya'dan bir önceki gezegen olan Venüs'te sıcaklık yaklaşık 450 °C, Dünya'dan bir sonraki gezegen olan Mars'ta ise –53 °C'dir. Bu sıcaklıklarda karbon elementinden canlı bileşikler meydana gelmesi imkânsızdır. Dünya, karbonlu bileşiklerin meydana gelmesi için gerekli olan şartlara sahip tek gezegendir. Karbonun, bütün canlı hayatı için hususi olarak yaratıldığı açıktır. Bir tek karbon atomundan her şeyi yapmak, Her Şeyin Sahibi'ne has bir durumdur.


Karbon atomunun kristal yapıları
Maddeyi meydana getiren atomların üç boyutlu uzayda belirli bir geometrik şekil kazanmak üzere tekrarlı bir tarzdaki yerleşim düzenine, kristal yapı denir. Aynı maddenin farklı kristal yapıların adı ise "allotrop"tur. Karbonun tabiatta rastlanabilen üç farklı allotropu vardır. Bunlar amorf karbon (kömür), grafit ve elmastır. Bunların hâricinde sun'î olarak üretilen diğer bir allotropu ise fullerendir.

 Amorf karbon (kömür)

Amorf yapı, belirli bir kristal yapısı olmayan yani atomların serbest dağılımda yerleştiği yapılara denir. Amorf yapıdaki karbon atomlarına kömür denir. Bitkiler öldükten sonra mikroorganizmaların faaliyetleriyle değişime uğrar. Eğer ölü bitkiler uygun bataklık ortamlarda birikip, çökelir ve jeolojik hâdiselerle yer altına gömülürlerse, bu değişme neticesi bünyelerindeki C (karbon) miktarı artar ve kömürleşme başlar. Kömürler, içindeki karbon nispetine göre çeşitli sınıflara ayrılır. C miktarı % 60 ise turba, % 70 ise linyit, % 80–90 ise taş kömürü, % 94 ise antrasit adını alır. Jeolojik olarak bu süreç, 345 milyon yıl ile 15 milyon yıl arasında değişmektedir. Kömür, en yaygın enerji kaynaklarından biridir.

Grafit
Grafitte karbon atomları altıgen (hegzagonal) kristal yapı meydana getirecek şekilde dizilmiştir. Bal peteği yüzey düzlemine benzeyen bu yapıların (levhaların) üst üste dizilmeleri neticesinde grafit meydana gelir. Bu levhalar birbirlerine kuvvetli bağlarla bağlı olmadıklarından bir güç uygulandığında birbirleri üzerinde kolayca kayar. Grafitin makine sanayinde yağlayıcı olarak yaygın bir şekilde kullanımı bu yüzdendir. Kurşun kalemlerin içindeki uç da, içine kil katılarak biraz sertleştirilmiş grafittir. Grafit çok yüksek sıcaklıklara dayanabilir; bu sebeple demir-çelik sanayinde, her türlü izabe (metal ergitme) işlemlerinde kullanılmaktadır. Ayrıca çok iyi bir elektrik iletkenidir. Bu sebeple, çamaşır makinesi ve elektrikli süpürge gibi ev âletlerindeki elektrik motorlarının fırçaları grafitten yapılır. Son dönemlerde, uzay kapsüllerinin ısı kalkanlarının yapımında da grafitten faydalanılmaktadır.
Elmas
 Elmas, bilinen en sert tabiî maddedir. Renksiz ve saydam olmasına rağmen, başka minerallerle saflığı bozulduğu zaman, sarı, kahverengi gibi pastel renklerden mat siyaha kadar uzanan çeşitli renklerde bulunabilir. Elmas, mükemmel bir elektrik izolatörüdür ve ısı iletkenliği en yüksek maddedir. Bu özelliğinden dolayı zarar görmeden kesilebilir. Elmasta karbon atomları kübik kristal yapı meydana getirecek şekilde dizilmiştir. Karbon-karbon bağının olağanüstü dayanıklılığı ve ortaklaşa bağlarla kenetlenmiş yapısı, elmasın sert ve çevresi ile reaksiyona girmeme özelliğini sağlayan faktörlerdir. Ancak, havada 850 °C sıcaklıkta yanma gösterir. Elmasın içinde elmasın değerini düşüren yabancı atomlar da olabilir. Kaliteli tabiî elmasta 100.000 atom başına ancak 1 tane yabancı atom bulunur. Elmas, ziynet eşyalarından başka kesici, aşındırıcı ve delici maksatlarla; matkap ucu, cam kesici, sondaj delici kafası, torna tezgâhı kesici uçları, pikap iğneleri gibi pek çok endüstriyel âletlerde kullanılmaktadır. Elmas üretiminin % 75–80 kadarı bu sanayide kullanılmaktadır.
Karbondan kömür, grafit veya elmasın meydana gelmesi

Karbon esaslı organik bileşikler, milyonlarca yıl evvel yerkabuğunun hareketleri neticesinde yer altında kaldılar. Sıcaklık ve basıncın tesiri ile yer altındaki bu organik kütlelerde fizikî ve kimyevî değişmeler meydana gelir. Sıcaklık, basınç ve zamana bağlı olarak bu kütlelerden; sırasıyla, önceleri (turbadan-antrasit safhasına kadar) su ve su buharı, karbondioksit (CO2), oksijen (O2) ve en ileri basamaklarda hidrojen (H2) uzaklaşır. Önceleri turba olarak adlandırılan ama kömür sayılmayan bu organik madde; önce linyit, daha sonra alt bitümlü kömür, sonra taşkömürü, antrasit ve en sonunda şartlar uygun olursa grafite dönüşür.

Karbon atomlarının, kömürden elmasa giden yolda ilk durağı kömürdür. Daha düşük sıcaklık, basınç ve daha kısa süre kömür teşekkülü için yeterli iken grafitin oluşabilmesi için çok daha yüksek sıcaklık ve basınç ile daha uzun süre gerekmektedir. Elmasın, yerkabuğunun 150–200 kilometre kadar altındaki manto katmanında yaratıldığı tespit edilmiştir. Bu değerli maden daha sonra, volkanik kayalarla (kimberlit ve lamproit) yukarı taşınır. Bu kaya dünyanın yüzeyinde, baca veya koni şeklinde yığınlar hâlinde bulunur. Tabiî bir elmasın teşekkülü için yaklaşık olarak 2.400 derecelik sıcaklıkta 50.000 atmosferlik bir basınç olması ve 3 milyar yıl gibi uzun bir süre geçmesi gerekmektedir. Bu basınç dev Eyfel Kulesi'nin 12 cm² bir alana uyguladığı basınca denk düşmektedir. Bu muazzam basınç ve süre olmaksızın karbonun oluşturduğu madde grafitten başka bir şey olamaz.

Karbon atomlarının basınç ve sıcaklığın tesiriyle hangi şartlarda hangi yapısının kararlı olduğunu belirten elmas-grafit denge eğrisi incelendiğinde, düşük basınçlarda grafitin, yüksek basınçlarda ise elmasın daha kararlı hâlde olduğu, yani karbonun deney şartlarına göre elmas veya grafit hâlinde bulunabileceği görülmektedir. Grafitin elmasa dönüştürülmesi mümkündür; ancak termodinamik hesaplamalara göre en az 10.000 atmosfer basınç gerekmektedir. İlk defa 1955 yılında 100.000 atmosfer basınç altında 2.500 °C sıcaklıkta ve krom katalizör kullanılarak sun'î elmas elde edilmiştir. Ancak parçalar genellikle küçük ve siyah renkli olmuş, çoğunlukla mücevher vasfı kazanmamıştır. 1962'de yapılan bir çalışmada ise 200.000 atmosfer basınç ve 5000 °C sıcaklıkta katalizörsüz olarak grafit elmasa dönüştürülmüştür.

Karbon ve insan benzerligi

Karbon atomunun kristal yapısına göre özellikleri, kullanım sahaları ve kıymeti değiştiği gibi, insanların da hayatı algılama tarzları ve bu hayatı yaşarken içinde yer aldıkları cemaate ve o cemaat içindeki yerlerine bağlı olarak kıymeti değişir. Karbonun elmas gibi bütün insanların gıpta ile baktığı değerler üstü bir kıymet kazanabilmesi için ağır şartlardan geçmesi gerekmektedir. Eğer karbon atomları "Ben bu kadar ağır şartlara dayanamam. Ama daha düşük sıcaklık, daha düşük basınç ve daha kısa bir süre olursa dayanırım." derse o zaman grafit olmaktadır. Eğer "Grafitin meydana geldiği bu şartlar bile bize çok ağır gelir. Öyle sıkıntılara giremeyiz. Düzene ve nizama uyamayız." derlerse o zaman da kömür olmaktadır. Elmas en emniyetli yerlerde muhafaza edilip, en değerli misafirlerin yanında takınılırken; grafit, endüstriyel bir malzeme olduğundan pek çok yerde kullanılmaktadır. Kömürün varacağı yer ise ancak ateştir. İnsanların durumu da karbon atomları gibidir. Her insan, maddesi itibariyle birbirinin aynısıdır. Ama insanların yer aldıkları saflara, tâbi oldukları düzene göre ötelerde durumları farklı farklı olacaktır. Kimi insanlar, Kudreti Sonsuz'dan gelen her şeyi hoş bilmiş, en ağır imtihanlarda bile sarsılmamış; yerini, mevkiini, safını terk etmemiş ve insanlık âleminin elmasları olmuşlardır. Kimileri de bu elmas ruhlu insanların peşinden gitmiş ve kabiliyet ve gayretleri nispetinde onlardan istifade etmişlerdir. Bu insanların ötelerdeki mükâfatı da, saf bağladıkları bu düzene göre olacaktır. Bir de herhangi bir düzen tanımayan, hayatlarını kendi keyiflerince nefislerinin esiri olarak geçiren insanlar vardır ki, bunların da varıp yaslanacakları yer, tıpkı kömür gibi, ateş olacaktır.

Kaynaklar
- H. W. Kroto, J. R. Heath, S. C. O'Brien, R. F. Curl ve R. E. Smalley (1985). "C60: Buckminsterfullerene". Nature 318. DOI:10.1038/318162a0
- L. Vlasov, D. Trifonov, 107 Kimya Öyküsü, çev. Nihal Sarıer, TÜBİTAK Yy., Ankara, 2005.
- Bilim ve Teknik, sayı 222.


17 Mayıs 2012 Perşembe

GÜNLÜK HAYATTA SÜNNETİ SENİYYE

SÜNNET NEDİR?.......

Sünnet, lûgat mânâsı itibariyle, “gidişat, -iyi ya da kötü- takip edilen yol” demektir. Muhaddîsler, usûlcüler ve fukahâ ıstlahî mânâsı itibariyle sünneti, aşağıdaki ifadelerle tarif etmeye çalışmışlardır:
Muhaddîslere göre sünnet, “Ahkâma ve amele esas teşkil etsin etmesin, yaptıkları ve yapmaktan kaçındıklarıyla Allah Resûlü’nden (sav) -Hanefîler’in nokta-i nazarınca farz, vacib, sünnet, müstehab ve âdâp - bize intikal eden her şeydir.” Yani, Allah Resûlü’nün (sav) şemâilidir, hayat tarzıdır, sîretidir.
Usûlcülerin sünnet anlayışı biraz daha farklıdır. Onlara göre sünnet, “Resûlullah’dan (sav) söz, fiil ve takrir olarak sâdır olan her şeydir.” Yani, Resûlüllah Efendimiz’in (sav) sözleri, davranışları ve ashâbında görüp de menetmediği veya sükûtla tasvip buyurduğu davranışlardır.
Fukahâ ise, sünnete bid’at mukabilinde ve teşrîe, yani farza, vacibe, harama esas teşkil etmesi açısından bakarlar. Bu mânâda sünnet, hadîsle aynı mânâda sayılabilir.
Hadîs, haber vermek ve haber, söz mânâsına bir isimdir. Daha sonraları, Efendimiz’e (sav) nisbet edilen her söz, fiil ve takrire hadîs denmiştir. İbn Hacer, “Şeriat örfünde hadîsten maksat, Efendimiz’e (sav) isnad edilen her şeydir.” der.

GÜNLÜK HAYATTA SÜNNETİ SENİYYE...

1. Hayırlı işlerde sağı, adi işlerde solu kullanmak.
2. Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.
3. Yemeğe besmele ile başlamak, Allah’ın sonsuz ikram ve nimetlerini tefekkür ederek yemek, sonunda da hamd etmek.
4. Yemekte tabağın kendi önümüze gelen tarafından yemek.
5. Yerde bir sofra bezinin üstünde yemek. İhtiyaç olduğu takdirde masada da yenilebilir.
6. Yemeğe sofradakiler ile beraber başlamak.
7. Acıkmadıkça yememek, tam doymadan yemeği bırakmak.
8. Tabağa az yemek koydurtup artık bırakmamak.
9. Sofrada sağ dizi dikip, sol dizi yere yatırmak.
10. Saf ipek ve saf altın ümmet-i Muhammed’in erkeklerine haram kılınmıştır.
11. Selamı yaymak. Selam, kelamdan önce gelir.
12. Eve girince ilk söz ev halkına selam vermek olmalıdır.
13. Selamla birlikte samimiyetle, tebessüm ederek musafahada bulunmak.
14. Musafaha ile birlikte, hürmet, samimiyet ve şefkate vesile olan kucaklaşmalar yapılabilir. Süfli hisleri uyandıracak sarılmalar caiz değildir.
15. Musafahada önce eli uzatan çekmelidir. Biz çekersek buluşmadan memnuniyetsizlik manası çıkabilir.
16. İlmiyle amil din adamları ile adil devlet başkanlarının eli öpülür, beşeri hisleri yok olmuş yaşlı hanımlara selam verilebilir, gerekirse eli de öpülebilir. Yeter ki fitneye sebep olmasın.
17. Hediyeleşmek ve gelen hediyeye aynıyla veya daha güzeliyle karşılık vermek.
18. Az gülmek, gülünce kahkaha ile değil, tebessüm ederek gülmek. Mütebessim olmak.
19. Çoğu zaman susmak, tefekkür etmek, ihtiyaç olunca konuşmak.
20. Tane tane, orta bir ses tonuyla konuşmak. Çok mühim şeyleri üç defa tekrar etmek.
21. Konuşmaya Allah’ın adıyla başlamak ve Allah’ın adıyla bitirmek.
22. Nefsi ve dünyalık bir şey için öfkelenmemek. Bir hak zayi olduğunda ve uhrevi meselelerde, Allah ve din hakkı için öfkelenmek.
23. Doğru sözle şaka ve mizah yapmak.
24. Boş işler (malayani) ile iştigal etmemek.
25. Uyku için yatınca önce sağ tarafına yatmak, sağ yanağını sağ avucunun içine koymak ve o günün muhasebesini yapmak.
26. Yüzükoyun yatmamak.
27. Yatağa girdiğinde avuçları açık olarak birleştirerek İhlas, Felak ve Nas surelerini okuyup avucunun içine üfleyip sonra bütün vücudunu sıvazlamak, bunu üç defa tekrarlamak.
28. Beyaz giymek.
29. Mest giymek.
30. Ayakkabı giyerken önce sağdan başlamak, çıkarırken de önce soldan çıkarmak.
31. Takke ve sarıkla başı kapatıp namazı öyle kılmak.
32. Soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve meclislere yaklaşmamak.
33. Üzerinde kudsi kelimeler ve ayetler yazılı eşya ile tuvalet ve pis yerlere girmemek.
34. Misafire elinde bulunandan ikramda bulunmak. Misafir ve ziyaretçileri temiz bir kılık kıyafetle karşılamalı.
35. Aksırınca sesi az yükseltip, “Elhamdülillah” demek. Böyle diyene de “Yerhamükellah” demek. Bize dediklerinde “Yehdina ve yehdikümüllah” diye cevap vermek. Bu üçe kadar böyle mukabele şeklinde devam edebilir. Üç defadan fazla aksıran olursa, nezleden aksırmıştır ve mukabele gerekmez.
36. Esnemeyi mümkün olduğu kadar gizlemek. Ağzı elle kapayarak gidermeye gayret etmek. Namazda iken esneme gelirse, ayakta ise sağ elin, diğer hallerde ise sol elin tersi ile ağzı kapatmak münasip olur.
37. Davete icabet ve hediyeyi kabul etmek.
38. Kapıyı üç defa vurmak, cevap verilmezse geri dönüp gitmek. “Kim o?” diye sorulduğunda, “Benim.” dememek, kendimizi açık bir şekilde tanıtmak, maksadımızı belirtmek. Kapının tam karşısında durup içeriyi gözleme durumunda bulunmamak. Biraz kenarda durarak, ailedeki mahremiyeti görmekten içtinap etmek.
39. Ayakta bevletmemek. Tuvalette idrar saçıntısından, korunmak. Hadiste kabir azabının çoğunun idrar saçıntısından ileri geldiği bildirilmiştir. Tuvalete ihtiyaç için oturduğu vakit ön ve arkanın kıbleye karşı dönük olmaması gerekir.40. Banyo yapılan yere bevletmemek. Çünkü vesvesenin çoğu bundandır.
41. İnsanların istifade ettiği gölgeliklere, yol ve yol kenarlarına, çeşme ve pınarlara bevletmemek, pisletmemek ve de tükürmemek. Hadiste, bunu yapanların lanetlenmesinden korkulacağı bildirilmiştir.
42. Kasık ve koltuk altı temizliğine titizlik göstermek. Buralardan ayrılan parçalar temizken ayrılmasına da dikkat etmeli ve cünüp iken buraları tıraş etmemelidir. Bu tür temizlik caiz olsa da sünnete uygun değildir.
43. Büyük ve umumi banyolarda tesettürle yıkanmalı, peştamal kullanılmalı.
44. Mümkünse her abdest alışta misvak (fırça) kullanmak.
Diyanet İşleri Başkanlığının neşrettiği misvak hadisi tercümesinde şöyle bir hüküm mevcuttur: “Misvaktan kasıt dişlerin temizlenmesi, ağız içindeki kötü kokunun giderilmesi ve mikropların yok edilmesidir. Bunu temin eden Erek ağacından başka fırçalar da varsa, o da misvak yerini tutar.”
45. Emin ve muttaki insanlarla istişare etmek, neticedeki karara tevekkülle uymak.
46. Cömertlik. “Cömert Allah’a yakın, cimri ise Allah’a uzaktır. Cömertlik kökü cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. Kim o dala tutunursa o dal onu cennete çeker.”
47. Çok tefekkür etmek. “Tefekkür gafleti izale eder. Ölümü tefekkür etmek fani lezzetleri acılaştırır. Eşyanın üzerindeki fena damgasını gösterir.”
48. Borçlanmalarda durumu yazıyla veya bir şahitle tevsik etmek. Böyle bir tedbir asla itimatsızlık sayılmaz. Anlaşmalarda değişik tevil ve tefsirlere yol açacak boşluklar bırakılmamalıdır. Durumu net olarak tespit etmek lazımdır.
49. Bir yakını vefat eden Müslüman kardeşini teselli ederek taziyede bulunmak. “Allah merhuma rahmet etsin.” şeklinde dua yapılır. Taziye ziyareti vasati üç gün içinde yapılır. Üç günden sonraki ziyaretlerde vefatı hatırlatıp hüznü deşmek uygun olmaz. Evinden cenaze çıkan kimseler üzüntüden dolayı yemek hazırlayıp sofra kuramazlar. Bunun için vefalı komşular bir müddet bu eve yemek getirirler. Böylece hüzünlerine ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar. Cenaze sahibi üç gün kendisine kolayca erişilebilecek bir ortam hazırlar ve böylece kardeşlerinin taziyede bulunabilmelerine imkan tanınmış olur
50. Ölmüş kimseleri hayırla yad etmek.
51. Mevtanın ardından yüksek sesle ve çırpınarak, saç baş yolarak ağlamamak. Böyle yapmak kadere itiraz ve Cenabı Hakkın takdirini itham etmek olur. Ayrıca bu mevtaya iyilik değil azaba vesile olur.
52. Sekerat halindeki hastalara “La ilahe illallah, Muhammedün rasulullah.” şeklinde telkinde bulunmak. Hastanın dudaklarını temiz ve ıslak bir bezle sulandırıp kurumamasını sağlamak. Ölüm vaki olup son nefes verilince, okumalar durdurulur ve cenazenin uzağında devam edilebilir. Çenesinin açık kalmaması için mendil ve benzeri şeylerle başa bağlanır. Gözleri açık ise kapatılır.
53. Kabirleri ziyaret etmek. Gafleti dağıtır ve uhrevi tefekküre vesile olur. Kabristanın kapısına yaklaşınca, kabir halkına gizlice selam verilir. “Ey kabir sakinleri, esselamu aleyküm. Sizler bizden önce geldiniz, bizler de sizleri takip edeceğiz. Size Allah’tan af ve mağfiret dileriz.” Şeklinde selam ifade edilebilir. Sonra ziyaret edilecek merhumun ayakucu tarafından yaklaşılır. Yüzüne müteveccihen veya kıbleye karşı durulur. Kur’an ve dualar okunabilir. Ziyaret esnasında mezarları çiğnemek mekruhtur. Şayet geçip gitmek için başka müsait yol yoksa, merhuma sevap hediye edilerek, geçilebilir. Mezar üzerindeki yeşillikler yolunmaz, bilakis çiçekler ekilir. Kurumuş otlar ayıklanır.
54. Hasta akraba, dost ve arkadaşları ziyaret etmek. Onlara teselli ve ümit vermek. Ziyareti uzun tutmamak. Hastanın hoşa gitmeyecek hallerini başka yerde anlatmamak.
55. Sıla-i rahimde bulunmak. “Akrabayla alakayı kesen bir kimsenin bulunduğu meclise Allah’ın rahmeti inmez.”
56. Zemzem suyunu hürmeten ayakta ve kıbleye karşı dönerek içmek.
57. Anne-babaya itaat etmek, onlara ihsanda bulunmak, kalplerini kırmamak ve hayır dualarını almak